Bu Blogda Ara

18 Ekim 2010 Pazartesi

Fildişi Kadınların Saç Çilesi

Kadınların Saçları;

                Şimdi başlığı görünce ne alaka diyeceksiniz. Biliyorum bende aynı şeyi düşünüyordum ilk gittiğim zaman ne alaka diye. Ama kazın ayağı öyle değil. İlk gittiğim de kadınların saçlarına baktıklarımda bazıları güzel taranmış bakımlı kuaförden çıkmış gibi duran ama dürekli aynı durun bir saç sitili vardı . Yani anyı duruyor derken birinin saçını bugün gördüğümde bakımlı ve güzel yarın yine aynı şekilde görünce bu sitili çok sevdi aynısını yaptırdı diye düşünüyordum. Ama aynı sitili 15-20 gün üstü üste görünce işkirlenmeye başladım. Ve sonunda bu konu üzerine biraz araştırma yapma ihtiyacı hissettim.
Bütün detayları ile anlatacağım buradan kendisine iş çıkaran olabilir yada okuyan türk kadınları aman dip boyam geldi yok ucları kırılıyor bilmem boyasının rengi bir ton açık gibi bahanelerle bunalıma girmekten vazgeçerler.
                Öncelikle buradaki kadınların saçlarının özelliklerinden bahsetmele başlayalım işe.  Saçlarının kısa ve kıvırcık olmaları ciddi bir sorun teşkil ediyor. Yıkadıkları zaman her kadının saçı biraz karışır ama bunlarınki arap saçı derler ya işte öylesine karışıyor. Karışmakla yetinmiyor bir de çok sertleşiyor kazık gibi oluyor tabiri kullanmak sanırım yanlış olmaz.  Kullandıkları şampuandan yada kullanmanmadıkları saç kremlerinden felan sanıyorsanız hemen unutun o tezinizi. Ne yaptılarsa zenginlerle konuşmamdan biliyorum sizi bile kullanmadığımız bir dünya paralara aldıkları ürünlerin hiç biri fayda etmiyor. Yani doğal hali ile şekil vermek hemen hemen mümkün değil. Saç tellerinin çok ince olmasından dolayı şekil vermek için yapılan permalar felan da maalesef fayda etmiyor. Peki bu kadınlar ne yapıyor diyeceksiniz. İşte burada aynı sitili 15-20 gün görmemdeki sır gizli.
                Özelikle bu kısa ve kıvırcık saçları uzman ellerde örülüyor. Örülüyor derken bizim bildiğimiz manada değil sık sık ve baş derisine bitişik şekilde nasıl örüyorlar onu anlamak mümkün değil. Orada ki Türk hanımların saçlarını aynı şekilde öremedikleri çünkü onların saçlarının yumuşak olmasından dolayı dağıldığını söylüyorlar. Kendi saçları sert olduğu için kolay örülüyor diyorlar ama oda en az 2-3 saat sürüyor. Örüm tekniği peruksuz kullanmak yada peruklu kullanmak için örülmesine göre değişiyor. Peruksuz kullanacaklarda ufaç çocukların saçlarının şekilli örüyorlar simetrik şekilli ve uclarıma boncuklar felan takıyorlar çok renkli güzel bir görüntü çıkıyor ortaya. Yok eğer peruk kullanacaklarda dairesel bir örüm tekiniği var saçlarının sipiral şekilte tepesinden toplanacak şekilde örüyor. Ve bunlar için özel olarak satılan bildiğimiz peruklardan tamamen farklı plastik bir malzemeden yapılmız 20-330 cm uzunluğunda tutamlardan oluşan değişik bir peruk şekli var . Bu tutamların ucları bir file yardımı ile bir birine dikili vaziyette duruyor. Bu filenin bir diğer görevi ise örülen saça dikilecek olması. Evet yanlış duymadınız bu perukları saçlarına iğne iplik yardımı ile dikiyorlar ve bu zahmetli işten solayı da uzun bir süre taşımak sorunda kalıyorlar. Ama bana sorarsanız zahmetinden ziyade parasından kaynaklanıyor. Yani bir peruk yapılma işlemi de dahil 10 USD gibi bir rakama mal oluyor. 80 ile 100 Usd arasınra bir paraya çalışan kadınlarınbu fiyatları her zaman vermeleri mümkün olmadığından ne kadar uzun tutarlarsa o kadar iyi oluyor onlar için. Ama işin kötü yanı ise bu süre içinde kesinlikle saçlarını yıkamıyorlar. Bu meteryal suya dokunduğu anda bozuluyor. Yağmur yağarken kafasına poşet geçirip geçen bir kadın görürseniz hiç şaşırmayın sebebi budur.
                Çıkarılacak der sakın olan dip boyam geldi yok rengi kötü yok bu sitili sevmedim her hafta fön mü yapılır yada ne bilim bunun gibi problemleri kendinize dert etmeyin. İş adamları içinse bu kadınların saçları için çözüm geliştirin. Eğer bu sorunu her ne şekilde olursa olsun çözerseniz çok ama çok para kazanırsınız.  Gerek çekil verme gerekse diper konuları.
                                                                                                                                                 Ekim 2010                                                                                                                                                       Ali Kaya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder