Bu Blogda Ara

27 Aralık 2009 Pazar

Televizyon Bir Boyalı Kutu

Televizyon Bir Boyalı Kutu

Gönlün girdabına girmişse akıl
Ey yar hüznümdeki mehtaba takıl
Zindanda bunu böyle düşünen akıl
Uyan ey gafil gerçeğin peşine takıl

Bak bak dedikleri boyalı kutu
İçinde var hertürlü huylusu huysuzu
Aklına üşüşen gerçeklik duygusu
Koca bir yalan ve iftira kurgusu

Altına yazarlar bunlar gerçek değildir
Be adam gerçek değilse bu neyin nesidir
Öleni garip öldüreni mahzun değildir
Bu tezat çelişki ne menem birşeydir


Ali Kaya
22-12-2009
Abidjan-Fildişi Sahili

Kim Daha Zengin


Ne yapacağımızı bilmez bir şekilde ortalıkta dolaşıyoruz zira heryerden su akıyor. Tavandan, camlardan ortalık göl olmuş ortalığı temizlemeye çalışıyorz ev de yola çok yakın olduğu için eksoz dumanlarının ve kurumların bıraktıklarından dolayı ortalıkta bizde simsiyah olduk. Neyse uzun bir uğraştan sonra toparladık ortalığı dedik ev yıkandı bari bizde yıkanalım oda nesi musluktan tek damla su akmıyor sular kesik. Ertesi gün anladık ki evin önceki sahibi Çinli bir doktor yani doktor derken kendine göre doktor uzakdoğu teknikleri kullarak doktorluk yapıyor, söküp götürmüş su saatini adamla konuşacağız ama kıt fransızcamızla zar zor anlaşıyoruz adam laftan anlamıyor. Sonra anladık ki sorun su saati değil hep topu 4 katlı olan evin 4 katındayız ve su çıkmıyor yukarı normal şartlarda türkiyede olsa bir tane hidrafor alınır her katında 3 daire var toplamda 12 daire eder hesaplanır büyük bir tane alınıp konulur ve bunu ev sahibi öder. Yok arkadaş bunu anlatamadık ev sahibine sanmayın ki fransızcamızın yetmediğiden adam en sonunda bizim elimizden tuttu götürdü su saatlerinin olduğu yere birde ne görsek beğenirsiniz her daire için ayrı bir hidrofor var. Allahım sen sabır ver diye içimden sabır çekiyorum ama yapacak bir şey yok bir tane hidrofor almak lazım tabi biz hidrofor alıp taktırana kadar araya bayramında girmesi ile geçti 10 gün diğer arkadaşlarda felan kaldık bu işin çektiğimiz maddi sıkıntısı.

Efendim evin tam karşısında toplu halde yaşayan Afrikalı kardeşlerimiz var. Bunlar hayatlarından gayet memnun çocuklarınsa bizi kıskandırmak için başka bir sebebi olduğunu sanmıyorum sokak ortasında yıkanmaları. Veletler karşımızda nispet yaparcasına sabunları köpürte köpürte bol su ile yıkanıyorlar biz bakıyoruz onlara evde değil yıkanmaya içmeye su yok. Gelde deli olma sen iş adamı ayakları ile ta Afrikalara kadar gel. Apartman dairesi tut. İnternet bile bağlattır ama gel gelelim suyun olasın hemde karşında gördüğün çocukların mutlu mesut yıkanmalarını seyret kim daha zengin sorarım size..

Ali Kaya

11 Aralık 2009 Cuma

Burası Afrika...

Henüz hava yeni ağırırken uyandı. Etrafına bakınırken birden farklı birşeyler olduğunu sezdi.Burası onun yatağı değil, oda onun odası değildi. Penceredeb dışarı baktı belli ki burası onun yaşadığı şehirde değildi.Birden kafasına dank etti Afrikadaydı. Dün akşam meşagatli bir yolculuktan sonra Fildişi Sahili ( Cote D'Ivoire ) Ülkesinin Abidjan kentine ticari bir girişim için gelmişti.
Burası hayalindeki Afrikadan çok ama çok uzaktı. Etrafta üzerlerinde sadece avret yerlerini örten kıyafetler giyen insanlar, ağaçtan dallarından ve saplardan yapılmış çatıları olan topraktan evler, heryerlerinden birer halka sarkan kendine eziyet eder gibi takı takan insanlar olması gerekirdi ama yoktu. Muhtemelen yüksek bir binanın balkonundan aşağıya bakıyordu yavaş yavaş kendine geliyordu. Balkondan eğildi bahçeye baktı, gayte düzenli bir bahçe palmiye ve hisdistançevizi ağaçları süslenmiş ihtişamlı bir şekilde karşıdında duruyordu.Sonra asansörle çıktığını 12.ci katta olduğunu hatırladı. Karşısından alabildiğine yeşil bahçeleri olan düzünelerce villa duruyordu. Bulunduğu yer bir apartman katıydı ve onun gibi iki tane daha blok'u olan bir siteydi. Sitenin içinde bahçenin hemen yanı başında araç park alanı vardı ve arabaların nerdeyse hepsi son modeldi. Bahçenin hemen bitiminde Gidiş ve gelişi palmiye ağaçları ile süslenmiş son derece düzenli bir yol ve vızır vızır bir trafik, neye uğradığını şaşırmış bir vaziyette etrafına bakınırken "kahvaltı hazır" dedi biri bu ses Türkiyeden kader birliği yaparak geldiği arkadaşı Fatih!e aitti. Birden irkildi kendine geldi Afrikadaydı.
Her ne kadar beklediği Afrikadadan çok daha farklı bir Afrika bulsa da Afrika Afrikay'dı ve zamanın ona getireceği maceralardan uzak kahvaltı yapmak için içeri girdi.

6 Aralık 2009 Pazar

Minnet Duygusunu Gülümsemeye Gizlemek;


Siz hiç iki gün aç kaldınız mı. Yada yediğiniz şeyin önemi yok doymadan sofradan kalktığınız oldu mu.? Şikayet etmeden yediğiniz kaç yemek hatırlıyorsunuz. Bunun tuzu az bunun acısı fazla ben bunu yemem yağlı olmuş yine mi içine bezelye koydun daha geçen hafta aynı yemek yokmuydu bu sofrada dediğiniz günlerin sayısı ne kadar acaba...

Tabi bunları söylerken kendimi ayrı tutmuyorum. İnsan sahip olduğu nimeti kaybetmeden anlamıyor. Allaha şükür kaybettiğimiz bir şey yokta gelip buralara gördüklerimiz kaybedebileceğimizi gösterdi bize. İnsanların bir lokma ekmek için nasıl çalıştıklarını günlerce hiç bir şey yemeden aç bilaç kaldıklarını burada görüyorsunuz.

Tezatlar ülkesi Afrika; bir yandan son model chiplerle gezen zengin çocukları bir yandan tek amacı bir lokma ekmek olan ne zenginliklerinde ne mallarında ne mülklerinde gözü olan cam silici küçük bedenlere gizli kocaman yürekler. Gözlerindeki cinliğin arkasına baktığınızda içiniz sızlar eline verdiğiniz bir ekmek bile bile etmeyen parayı aldığında ki mutluluğu sizin yaşamanız için kaç milyar almanız lazım bilemiyorum.

Cılız bedenlere yüklenmiş masumiyetle gülümsemesi ile gizlenmiş hayatlar. Burası Türkiye deriz ya hep işte o söz tam burası için burayaı Afrika; 8 yaşınıza geldiğiniz zaman ne ananız tanır sizi ne babanız ki çoğu zaman bir babanız yoktur yada bir anneniz ne ablanız tanır sizi ne abiniz. Şu kocaman dünyada yapayalnız kalırnızı. Bu kadar ufak bedeniznizle ne yapabilirsiniz ki şu kocaman dünyada, belki siz alınan bilmem kaçıncı oyuncağın rengini beğenmezsiniz belki elektronik olanını istersiniz belki kıyafetiniz kalmamıştır yenileri alınır koyulur dolaptaki diğer yüzlercesnin yanına ama sizin için önemli olan tuğçenin ahmetin giydiği felanca marka bilmem ne model ayakkabıdadır gözünür ve yoksunsunuzdur ondan dünaynız kararır neden ben bu kadar bahtsızım hiç bir şeyim yok diye düşünürsünüz. Çoğu zaman bunu biz analar babalarda yaparız, gözümüz hep sahip olamadıklarımızdadır..

Allah kısmet etti Afrikaya geldik, yine ne kadar şanslıymışız ki bize buralarda iftar yemeği vermeyi nasip etti rabbim sebeb olandan yardımı dokunandan ders alandan Allah razı olsun.

Ramazan-ı Şerif ayının 7 gecesi burada iftar yemekleri verdik. Hayatımın dönüm noktası oldu desem çok söylemiş olmam. Verdiğimiz yemek bir tabak pilav ve üzerine et soteden ibaret. Bu kadar yemekle bir çoğumuz doymayız neden çünkü akşama kadar aç durduk masanın yükünü hafifletmek lazım çorba pilav yemek tatlı içecek hurmalar ve daha aklıma gelmeyen bir sürü şey yemeden kalkmak ayıp olur.

Yemekleri dağıtıyoruz insanların yüzündeki minnet duygusunu anlatmam mümkün değil görmeniz lazım. Birincisi siz beyazsınız buralarda ne işiniz var neden bize yemek veriyorsunuz ne isteyeceksiniz diyen büyüklerin bakışları. Birde Hayatlarında evet yanlış duymadınız hayatlarında ilk defa karnını doyuran çocukların gözlerindeki gülümseme ve sıcaklık dolu sizi anlayan bunlar iyi insanlar umarım ülkemde sayıları artar diye bakan mercan gibi parlak gözler. İnsanların yaşadığı yokluğu yemekleri verdiğiniz kağıt tabakları yıkayıp size geri getirdiklerinde anlıyorsunuz. Rabbim afettin yaptığımız israflar için.

İkinci kısımda devvam edeceğim..

2 Aralık 2009 Çarşamba

Merhaba...!!!!

Merhabalar;

Bu benim ilk blog'um. Blog'un isim babası Muammer Erkul abi her ne kadar kendisinin haberi olmasa da ben yazdım oldu derken Kemal Sunal'ı da anmış olayım.

Öncelikle ismin nereden geldiğini anlatayım sizlere. Muammer abinin tabiri ile Fildişi Sahili'nin yeridir (Atın Gıdısı) atingidisi. Afrika Kıtası atın kafasına benzer, Fildişi Sahili ( Cote D'Ivoire ) de bu atın kafasının tam gıdısına denk geldiği için ,burayı tarif ederken harita da atıngıdısı olarak tabir eder ve arada sitem eder bana ne işin var taaa atın gıdısında diye :))

Bu blog'u açmakta bana ısrar eden kardeşim Bilal Akçay'a da teşekkür ederim. Amacım burada yaşadığın ilginç olayları yazılı olarak kayıt altına alabilmek. Bu kayıt sırasında da sevenlerimiz ( tabi varsa :) ) buralarda ne yaptığımızdan haberdar olsun. İleride olursa yaşlanacak kadar yaşarsak bakın evlatlarım zamanında bunları yapmışız (tabi o zaman ne halde oluruz oda ayrı bir muamma) gelin okuyun görün demek. Yazmadaki beceriksizliğimi mahsur görün lütfen bunları birer belge gibi okursanız sevirim eleştiri yapanın kafasını kırarım :)))

Hayırlı olsun.

Ali Kaya
2-12-2009 19:39
Fildişi Sahili